RABB’İN SEYİR PROGRAMI? (İLLÜZYON-SANAL ÂLEM-DÜNYA HAYATI-)

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Oyun ve eğlence, sanal demektir. Bir kurgu ,tasarım yani bir programdır. Her şeyiyle size özel hazırlanmış, sizden size gidebileceğiniz bir dizayn söz konusudur bu programda. Dünyanın bir seyir programı ( kader programı) olduğu gibi her birimizin de bir seyir programı (kader programı) vardır.  İslam tasavvufunda buna seyr-i suluk denir. Kendinden kendine yolculuk veya öz’sel yolculuk da denir. Sanal âlemde oluşturulmuş olan her şey bir amaca hizmet etmektedir. Bu amaç, her birimiz için değişkenlik gösterebilmektedir.  Bu sanal programa uyum sağlayabilmeli ama ona tâbi olunmamalıdır. Onunla yaşanmalı ama ona inanılmamalıdır. Çünkü bir yalan ve yanılsamadan ibarettir. Projeksiyondan yansıyan ışık ve görüntüler gibidir. Bu sebepten hem onda hem de onsuz yaşanılmalıdır. Buna illüzyon denir, rüya, sanal âlem ,gerçek dışı… bu illüzyona kapılırsak eğer kendi programımıza değil, olağandışı seyir programına uymuş oluruz ki bu istenen bir durum değildir. Maksat bu programın dışına çıkabilmek ve bu programdan bağımsız olarak kendi öz benliğimize ait olan programı aktive edebilmektir. Buna kendi yolunu bulmak denir.

Bu dünya seyir programı bizi aldatmamalı. Buna kapılıp rüyalara, hülyalara dalmamak asli görevimiz olmalı. Dünya hayatında oluşan tüm imtihan ve senaryolarda ‘Mış’ gibi yaşamlar yaşamalıyız. Dünya ile eğlenmeli ama almamız gerekenleri ondan en kestirme şekilde almalıyız. Karşımıza çıkan herkesten, her şeyden, her olaydan öğüt almalı ve iyi okumalıyız her şeyi. Okumaktan maksat kendi var oluşumuz için bu yalan dünyanın rüyasından kendi gerçekliğimize uyanmaktır. Kendimizi var edip yaratabilmek için yaşamalı ve bu hislerle her olaya nazar etmeliyiz.

Dünya hayatında kendimizi oluşturmak ve bir cenin gibi kendimizi yeniden yaratıp bir bedene sahip olabilmek için sabırla çaba sarf etmeliyiz. Pekîyi nasıl bir çaba?

Burada Kur’ân’dan bir pasaj sunmak isterim :

Oku, yaratan rabbinin adıyla oku. Ki o, âlaktan yarattı insanı. Oku, rabbin kerem sahibidir, ikram sahibidir. O, kalemle okuyup yazmayı ve öğrenmeyi öğretti.

Bizim var oluş programımızı hazırlayan rabbimiz yani galaktik öz benliğimizdir.

Oku emri herhangi bir emir değildir. Okumak etraflıca bir anlam teşkil etmektedir. Sadece kelimeleri sese dönüştürmek işlemi değildir okumak. Rabbinin adı ne? Evvela bunu bilmek ve bulmak için okuman şart! Rabbinle berâber olabilirsen ancak hakiki varlığını yansıtabilirsin. Senin insan olabilme liyakatine ulaşmanda o her zaman yanındaydı. Seni insan olarak inşa sürecinin mimarı o dur, rabbin! İnsan olabilene değin geçirdiğin tüm süreçleri tasarladı. Senin her halini kayıt altına aldı. Ve seni sen yaptı. Emir devam etmekte ama… oku diyor. Devam et okumaya ,çünkü okursan daha da ikramlarım var sana diyor. Lütüfta bulunacağım çok hediyelerim olacak sana diyor. Ben sana karşılıksız vereceğim diyor. Yeter ki neyi , nasıl okuyacağını öğren ve araştır. Çünkü okumak, bilgiyi, bilgi enerjiyi, enerji deneyimi, deneyim evrimi ,evrim yücelimi doğurur. Bu hal devam ederse artık sana yazdırırım diyor. Kalemim olursun diyor. Sesim, sözüm olursun diyor. Ben söylerim sen yazarsın diyor. Benim kâtibim olur, benden akıttığımı yayarsın diyor. Hem beni öğrenmiş hem de kendini benimle yaratmış olursun.  

Seyrini düşün bu sanal ortamda…

Nasıl yaşıyorsun her günü, her ânını? Daha doğrusu yaşadığın şey senin yaşamın ve senin hayatın mı? Sana çevrenden ya da dayatılan,sunulanı mı yaşıyorsun yoksa benliğinden sana akıtılanı mı? Bu ayrımı iyi yapman gerekiyor. Peki senin yaşamın olduğunu nasıl anlarsın? Yücelim mi hâkim hayatında yoksa daralma, bir bunalma hali mi? Yücelim yaşayan insan, göksel olaylar yaşar, vizyonlar alır. Yönlendirilir rabbi tarafından. Benliğinden sana akıtılanı yaşarsan, seyr içinde olursan spontane yaşarsın. Özden gelenleri yakalamaya ve anında uygulamaya başlarsın ve sonuçlarını görürsün. Bu hayat tarzı, sana rabbine güvenmeyi öğretir. Onun her halükârda senin için olduğuna iman edersin. Planlı olmak sana göre olmaktan çıkar. İçsel ve öz sel yaşarsın. Yani özden yaşarsın hayatını. Göksel yaşarsın, gökte yaşarsın…

Hayat planın yani seyrin şekillenmeye başlar günbegün. İstikametin belli olmuştur artık. Rabbin, seni dünya okulunda okutmaya başlamış ve seni eğitip, gözetip ,denetlemeye devam etmektedir. Tam da rabblik bu demektir işte. Âlemlerin rabbinin terbiyesine girmişsindir bu şekilde. Senin rabbinin de rabbi O’ dur. 

Ânı yaşamak, anda kalmak, akışta olmak ifadelerini çok duyduk ve birçok yerde okuduk. Peki bu ne ifade etmektedir? Ânı yaşamak, O’nu yaşamaktır. Onunla yaşamaktır. O kimdir? El’an yaratandır. Öz kimliğini zatında yani bütünlüğünde toplayandır. Sen, yeryüzünde onun görünen yüzü olacaksın. Bunu idrak etmelisin. Sana bakanlar onu görmeli. Seninle konuşanlar onu duymalı. Sana dokunanlar ona dokunmalı onu hissetmeli. Sende görünecek kısaca. Sen onun yansıması ve gölgesi olacaksın. Onun senaryosunu oynayan yüce bir varlık olacaksın. Kukla gibi hissetme kendini.

Bu hayat programını bilerek indin dünya gezegenine. Sana sunuldu … Hatırlamaya çalışacaksın, ben kimim? Sana bunu ilka edecek gökteki kimliğin. Darbeleyecek seni içeriden güçlü ve derinden vuracak. Haykıracaksın zaman zaman. Bitap düşeceksin, isyan edeceksin. Sancı bitmeyecek ki araştıracak ve öğreneceksin adım adım kimliğini. Ağlayacaksın, susacaksın, ibadet edeceksin. Namaz kılacak, zikir çekecek, meditasyon yapacaksın.  Haber bekleyeceksin kendinden kendine. Gözlerin hep göklerde ve iç dünyanda olacak. Gece uykulardan uyandırılacaksın. Bazen uyutulmayacaksın. Bazen sesler oluşacak kulaklarında. Çınlayacak kulakların, gıcırdayacak, radyo cızırtısı gibi seslerle rahatsız edecek seni. Zonklayacak bedenin, hücrelerin de hazırlanacak onun gelişine. Hasta gibi olacaksın ateşsiz hastalıklar geçireceksin. Ben nerden geldim diye , görevim ne diye gecelerce uyuyamayacaksın. Uykuda olan bedenine rağmen sen uyumuyor olacaksın. Uyuyan bedenini seyredecek ve kendinden dışarı çıkacaksın. Semboller göreceksin çeşit çeşit. Şekil şekil desen desen. Şifretik semboller. Kuran’da ki Huruf-u mukatta harfleri gibi. Anlam veremeyeceğin şekillerden…

Yüksek benliğin seninle böyle iletişim kurmaya başlayacak. Dna kayıtlarında ,zihnin genetik uzay bölgelerinde saklı bulunan senin temellerin atılmaya başlanacak. Sen artık geliyorsun ve doğuyorsun bu dünyaya. Bu onun ayak sesleri. Senin ayak seslerin. Algıların değişecek. Olayları farklı yorumlayacak ve anlam katacaksın sana. Artık anlatılan her olaya göksel gözlerle bakan bir varlık doğacak bu bedeninden. Yeni dünyaya gelmiş gibi bir hisle ve daha güçlü bir şekilde yaşayacaksın. Artık ‘CENNET DAĞLARINDA YAŞAM BAŞLAMIŞTIR’ senin için. Dirilmişsindir toprağından, ayağa kalkmış ve kıyamdasın artık. Sonsuzluğuna kanat çırpmaya başlamışsındır. CENNET DORUKLARINA DOĞRU YÜCELMEDESİN… Dur durak bilmeden artık yola koyulur ve kendi duraklarında dinlenmeye, kendi koylarında yüzmeye, kendi özünden beslenmeye devam edersin. Göksel nimetlerin tadına vara vara ilerlersin. Yolda fındık fıstıkla oyalanmadan,istikametinden şaşmadan,kilitlenirsin öz varlığına. Yol göstericin hep yanında olacak. Şah damarından daha yakın…

Bir adım kadar sana yakın ve seninle temas halinde. Çok uzağa değil sadece gözlerini kapa ve saat yönünde dönüşünü imajine et . Bunu kısa bir müddet yapınca sana gelmesi lazım olan gelecektir. Rehberliği hiç duraksamaz ve aksamaz. Yeter ki sadıkâne yâr ol öz kimliğine. Sesini de duyurur yüzünü de gösterir. Can olur cânan olur, yâr olur yâren olur. Özletir bazen kendini ve aramanı ister. Kendinden sakın razı olmayasın, kibire kapılma yaşadığın her şeyi sana veren o. Ve senin ait olduğun makamlığı öğrenmeye gayret et ki ona göre dizayn olabilesin.

Yaşattırdığı her olayı en güzeliyle yaşa. Öğrenerek ve haz alarak yaşamaya çalış. Odaklanarak yaşamak öyle bir şeydir ki: yaşadığın zamanda kaybolursun ve o zaman adeta genişler ve bereketlenir. Ân içinde ân ,zaman içinde zaman yaşatır sana. 2 zamanlı yaşarsın… Zülkarneyn olursun.

Bedeninle bu alfa zaman diliminde devinirken, rabbinle beta1 , beta2 veya Ra zamanı yaşarsın. CENNET ,BEDEN DAĞINDA OLUŞMAYA BAŞLAMIŞTIR. Cennetini beden dağındaki hazineyle yaşayacaksın. O hazineye ulaşmak için tüm gücünü kullanacaksın. Ve o hazinenin kapağını yani kilidini açtığında şifresi çözüldüğünde; işte, sen o gün, zamanda akıp gideceksin, geleceği de geçmişi de aynı anda izleyip ân’da fân olacaksın. İç içe muhteşem bir dinginlikte ve zinde harika bir hayatın olacak. Rüyadan uyanmış bir bilinç olarak sonsuz sınırsız durgun potansiyeline , hakiki; asli orijinal kimliğine kanat çırpmaya devam edersin…

Kendinizi Tanıtın (Örnek Gönderi)

Bu, orijinal olarak Blog Yazma Üniversitesi’nin bir parçası olarak yayımlanan örnek bir gönderidir. On programımızdan birine kaydolun ve blogunuza doğru şekilde başlayın.

Bugün bir gönderi yayımlayacaksınız. Blogunuzun nasıl görüneceği hakkında endişelenmeyin. Blogunuzu henüz adlandırmadıysanız veya bunaldığınızı hissediyorsanız merak etmeyin. “Yeni Gönderi” düğmesine tıklayıp bize neden burada olduğunuzu söylemeniz yeterli.

Bunu neden yapmalısınız?

  • Çünkü bu, yeni okuyucuların bağlam hakkında bilgi edinmesini sağlar. Blogunuz neyle ilgili? İnsanlar blogunuzu neden okumalı?
  • Blogunuz ve blogunuzda neler yapmak istediğinizle ilgili fikirlerinize odaklanmanıza yardımcı olur.

Gönderi kısa veya uzun olabilir ve hayatınıza dair kişisel bir giriş, blogun amacı hakkında bir açıklama, geleceğe dair bir manifesto ya da yayımlamak istediğiniz içerik türlerine genel bir bakış sunabilir.

Başlamanıza yardımcı olacak birkaç soruyu aşağıda bulabilirsiniz:

  • Kişisel bir günlük tutmak yerine neden insanların okuyabileceği bir blog yazıyorsunuz?
  • Hangi konular hakkında yazmayı düşünüyorsunuz?
  • Blogunuz aracılığıyla kimlerle bağlantı kurmak istersiniz?
  • Önümüzdeki yıl boyunca başarıyla blog yazarsanız nereye ulaşmış olmak istersiniz?

Bunlar hakkında yazmak zorunda değilsiniz. Blogları harika kılan özelliklerden biri de öğrenmemizle, gelişmemizle ve birbirimizle etkileşime geçmemizle devamlı olarak gelişmeleridir. Ancak neden blog yazmaya başladığınızı ve buna nereden başladığınızı bilmeniz faydalıdır ve hedeflerinizi açıkça ifade ederek, daha fazla gönderi fikri elde edebilirsiniz.

Nasıl başlayacağınızı bilemiyor musunuz? Aklınıza gelen ilk şeyi yazın. Hepimizin sevdiği yazma üzerine bir kitabın yazarı olan Anne Lamott, kendinize önce “kötü bir taslak” yazma fırsatını tanımanızı söylüyor. Anne harika bir noktaya değiniyor; endişe duymadan, yalnızca yazmaya başlayın ve sonra düzenleyin.

Yayımlamaya hazır olduğunuzda, blogunuzun odaklandığı konuları açıklayan üç ila beş etiket ekleyin: yazma, fotoğrafçılık, kurgu, ebeveynlik, yemek, arabalar, filmler veya spor. Bu etiketler, bu konularla ilgilenen ziyaretçilerin Reader’da sizi bulmasına yardımcı olur. Yeni blog yazarlarının sizi bulabilmesi için etiketlerinizden biri mutlaka “zerotohero” olsun.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın